* Bir not artışı olması için Türkiye’nin net rezervlerine bakacağınızı söylemiştiniz. Net rezervler mayıs sonu itibarıyla ilk kez artıya döndü. Şimşek de eksi rezervin gündemden kalktığı mesajını verdi. Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kredi notunuzun görünümü pozitif. Türkiye’nin B+ olan notunu yıl sonundan önce gözden geçireceğiz. Üçte bir olasılıkla yükselebilir. Türkiye’nin rezerv birikimini ve cari açığındaki trendi izliyoruz. 2023’te bütçe açığı oldukça büyüktü. Ancak bu yıl sonuna doğru bunun yaklaşık olarak bir puan kadar düşeceğini tahmin ediyoruz. Bu süreç ayrıca altın talebine de bağlı. Piyasa, para politikasına ve yüksek seviyede kalan enflasyonun gelişimine son derece duyarlı olacak.
* Bir sonraki değerlendirmeniz 1 Kasım 2024’te. O tarihe kadar rezervlerde görmek istediğiniz bir seviye var mı?
Dikkate aldığımız bir konu da kısa vadeli dış borçların brüt rezervi karşılama oranıdır. Kısa vadeli dış borçları 200 milyar dolar olarak tahmin ettik. Brüt rezervler halen bunun yüzde yüzünü karşılamıyor. Örneğin bu, IMF’nin dikkate aldığı bir ölçüt ve bu karşılama oranına ulaşmak için daha fazla rezerv birikimine ulaşmamız gerekecektir. Ancak genel olarak, rezervlerdeki trendin olumlu olduğunu düşünüyorum. Yani, sonuç olarak, belki de Türkiye’nin kendi rezervlerini, iç bankalardan alınan borçlar veya yurt dışı yerleşiklerden alınan swaplar yerine yurt içinde biriktirmesi gerekecek. Ama görünüm pozitif.
* Not artışına yönelik kurum açıklamasında, politika yapıcıların, cari açığın daraldığı ve dolarizasyonun tersine döndüğü ortamda enflasyonu düşürmeyi ve liraya olan güveni yeniden tesis etmeyi başarması halinde Türkiye’nin kredi notunun yükseltilebileceği ifade edilmişti. Bu parametrelerde ilerleme var mı? Bu yıl ikinci bir not artışı görür müyüz?
Dediğim gibi, bu yıl sonuna kadar daha fazla bir iyileşme olasılığının oldukça yüksek olduğunu düşünüyorum. Politika faizinin yüzde 50’ye çıkması, birikimlerinizi TL’ye kaydırmayı oldukça cazip kılıyor. Böylelikle döviz mevduatlarının TL’ye kaydırılması eğilimini görüyoruz. Sanırım zorluk daha çok 2025’te olacak çünkü döviz kurundaki artış enflasyonun altında. Bu da giyim, tekstil gibi önemli ihracat sektörlerinin rekabet gücünü gerçekten olumsuz etkilemeye başlayabilir, ayrıca turizmi de bir dereceye kadar etkiler. Şu anda döviz kuru, enflasyonun düşmesindeki referans noktası. Mevcut politika veya strateji, döviz kurunun reel anlamda oldukça güçlü tutulması gibi görünüyor. Bu da rekabet gücünü etkileyebilir.
Teoride, bu, sadece hükümetin değil, şirketlerin de borçlanma maliyetinin sürekli olarak düşmesi gerektiği anlamına gelmelidir. Türkiye’nin yerel piyasalarına yabancı ilgisinin arttığını görüyoruz. Şirket tahvili piyasasında aşağı yönlü faiz eğrisi var. Bu da şirketlere daha uzun vadeli ve daha düşük faizli borçlanma fırsatı verebilir. Ancak bu paranın çoğu oldukça spekülatif para. Yabancılar, Türkiye’ye taşıma oranı çok çekici olduğu için geliyor. Bu durum, 2025’te sonlanabilir ve yabancı çıkabilir. Önemli olan içeri giren paranın kalıcı olması… Sanırım bu büyük bir zorluk. Daha fazla doğrudan yatırımı nasıl çekersiniz? Bu, gelecekteki kredi notunu etkileyebilir.
Yorumlar kapalı.