İstanbul Kağıthane’deki Gürsel Semt Pazarı’nda hayat pahalılığından ve ürün kalitesizliğinden yakınan vatandaşlar şöyle konuştu:
”Eskisi gibi değil hiçbir şey. Emekliyim, emekli maaşımla geçinemiyorum. Artık devlet duysun bunu. Eskiden gıda olsun giyim olsun kalite olarak da daha iyiydi. Ama şimdi kalite yok. Her şey pahalı. İnsanlar artık bir şey alamıyor. İnsanlar geçim yapamıyor artık. İş yerine giderken görüyorum, insanlar çöpten sebze topluyor artık. Bu şekle geldik. Fakir, orta zengin olayı kalmamış. Direkt fakir ve çok zengin.”
”Pazardan zeytin ve peynir aldım 140 lira. Zeytinin kilosu 280 lira. Peynirin kilosu 300 lira. Mecburen gramala almak zorundayız. Yumurtayı taneyle alıyoruz artık. Biz toptan almaya alışmışız ama artık o şekilde alamayız. Biz beş kişilik bir aileyiz. Aylık ortalama aldığım belli ürünlerim var. O eski hesabı artık yapamıyoruz. İstesen de yapamazsın çünkü kurtarmıyor. Birçok şeyden kısmak zorundasın. İlk başta kılık kıyafetten kesiyorsun, yeme-içmeden bir yere kadar kısabiliyorsun ama ay sonuna vurduğun zaman, yıla vurduğun zaman birçok şeyden kısıyoruz. Bir ay, bir hafta pazara gelmezsek mutfak masrafından minimum 200 lira kaybımız var. Dört pazar hesaplasak ayda 800 lira kaybımız oluyor.”
”Eskisi gibi değil hiçbir şey. Ne lezzet olarak ne de içerik olarak hiçbirinin lezzeti yok. Hepsi sera, hepsi hormonlu. Hiçbir şeyin kokusu yok. Aldığımız meyvelerin tadı yok. Maalesef beslenemiyoruz aslında sadece karın doyurmak için alıyoruz. Hiçbirinin içinde gerekli vitamin ve minerallerin olduğunu da düşünmüyoruz. Ama mecbur alıyoruz. Geçen yıl 10-15 liraya domates alırken şu an 30-40 lira civarında. Taze fasulye geçen sene 15-20 lirayken şu an 50 lira. Artık biz de fiyatları kestiremiyoruz. Gerçekten tarladan bu rakamlara mı maliyeti çıkıyor yoksa bu tezgaha geldiğinde bu tezgahta mı bu fiyatı buluyor biz de bilemiyoruz.”
Beşiktaş Meydan’ında ise bir vatandaş şöyle konuştu:
”Yüksek enflasyon en önemlisi ahlaksızlığa sebep oluyor. Enflasyon tabii ki girdi maliyetleri, personel maliyetleri, üreticiden tüketiciye, tarladan tüketiciye bu kademeler uzun süreçler, bunun içerisine birçok girdi kalemleri sokulabilir ama bunun en sonunda artık insanlar bu maliyetlere tüketiciye daha uygun, daha kolay daha pratik bir şekilde ulaştırmak adına tabii ki gıdalarda takviyeler veya yan ürünler kullanılabiliyor bu da haliyle insanlarda hileye veya farlı yollara başvurma gibi her üründe olduğu gibi mesela bakıyorsunuz konfeksiyonda artık yüzde 100 yün ürün bile yok. Artık yüksek büyük markalar bile artık polyester ürünlerini koymuşlar, yüzde 100 pamuk, keten ürün göremiyoruz. Gıda zaten katkı ve takviyelerle ürünlerdeki kalitesizlik bariz bir şekilde görülüyor. Tabii ki haliyle her şeyde hile başlıyor. Maalesef vatandaş da çaresiz olduğu için bunlara yönelebiliyor.”
Kaynak: ANKA
Yorumlar kapalı.