Tuz, vücutta su dengesini koruyan temel elektrolitlerden biridir. Yeterli miktarda alınmadığında, vücut su tutamaz hale gelir ve bu da ciddi sıvı kayıplarına yol açabilir. Bu durum kan hacmini azaltarak ani tansiyon düşüşleri, baş dönmesi ve bayılma gibi sonuçlar doğurabiliyor.
Düşük tuz alımı kas yapısını doğrudan etkiliyor. Yetersiz tuz, kasların güçsüzleşmesine ve reflekslerin yavaşlamasına neden olabiliyor. Aynı zamanda sindirim sisteminde aksamalara ve besin emiliminde düşüşe yol açarak bağışıklık sistemini de zayıflatıyor. Özellikle bağırsak ve karaciğer sağlığı bu süreçte ciddi zarar görebiliyor.
Düşük sodyumlu diyetlerin bir başka olumsuz etkisi de metabolizma üzerinde. Araştırmalar, yeterli tuz alınmamasının insülin direncini tetiklediğini gösteriyor. Bu durum, kan şekerinin düzenlenmesini zorlaştırıyor ve tip 2 diyabet riskini artırabiliyor. Ayrıca düşük tuz alımının kötü kolesterolü yükseltebileceği de çeşitli çalışmalarla ortaya konmuş durumda.
Yapılan bilimsel araştırmalarda, günlük 3.000 miligramın altında sodyum tüketen bireylerde kalp krizi ve felç gibi ciddi kardiyovasküler hastalıklara yakalanma oranının daha yüksek olduğu tespit edildi. Özellikle ileri yaşlarda tuzdan tamamen kaçınmak yerine, ölçülü ve dengeli bir tüketim öneriliyor.
Yorumlar kapalı.