İmamoğlu’nun avukatları tarafından istinaf aşamasındaki dava dosyasına “Türk Ceza Kanunu’nun 125. Maddesinde Kamu Görevlilerine Hakaret Suçu için Öngörülen Ceza ve Güvenlik Tedbirleinin Anayasa’daki İfade ve Siyasal Özgürlüklerle Normlara Aykırı Olduğu Hakkında” başlıklı bir bilimsel mütalaa sunuldu.
İmamoğlu’nun avukatları bu mütalaaya istinaden istinaf mahkemesinden İmamoğlu’nun mahkum olduğu TCK’nın 125 3-a maddesinin Anayasa’ya aykırılığını ileri sürerek, bu hükmün iptali istemiyle AYM’ye götürülmesini istedi. İstinaf mahkemesi söz konusu Anayasa’ya aykırılık iddiasını ‘ciddi’ bulursa, söz konusu maddeyi itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne iptali istemiyle götürebilecek. Bu durumda dava dosyası, AYM’den gelecek karara kadar bekletilmek zorunda.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Adem Sözüer ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Tolga Şirin tarafından hazırlanan bilimsel mütalaada Bölge Adliye Mahkemesi 24. Ceza Dairesinin, “yetkili bir mahkeme” olarak gördüğü davada, TCK md. 125/3-a ve fıkra 5 hükmü ”davada uygulanacak norm” niteliğine haiz olduğu ve bu normun Anayasa’ya aykırılığı taraflarca ileri sürüldüğünde mahkemenin görevinin, hükmün Anayasa’ya aykırı olup olmadığına dönük kanaat oluşturmak değil; bu iddianın ”ciddi” olup olmadığını değerlendirmek olduğuna dikkat çekildi.
Söz konusu davanın Anayasa Mahkemesi’nce incelenmesi gerektiği kaydedilen mütalaada, buna gerekçe olarak Türkiye’nin üyesi olduğu Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi kaynaklarının, TCK md. 125/3-1 hükmünün değiştirilmesi ve/veya tamamen kaldırılması yönünde görüşü olduğu ve uluslararası hukuka uymamanın da Anayasa’ya da aykırı olacağı vurgulandı.
TCK md. 125/3-1 hükmünün benzerlerinin bulunduğu ülke sayısının azınlıkta kaldığı belirtilen mütalaada, Türkiye ile ortak kültürel ve tarihsel bağları olan Avrupa devletlerinin içinde böyle bir hükme neredeyse hiç rastlanmadığı ifade edildi. Rastlananlarda ise konunun anayasa mahkemelerine taşınarak iptal edildiği kaydedildi.
TCK md. 125/3-a ve f. 5 hükmünün Anayasa’daki ifade özgürlüğü hakkı üzerinde etki doğurduğu ve bu yüzden de yasama organının suç ve ceza politikasına ilişkin marjının daraldığı bir alanın olduğu ifade edildi. Mütalaada, şöyle denildi:
”AYM, bir ceza normunun konması ve yaptırım ağırlığını belirleme konusunda yasama organına geniş bir takdir alanı bıraksa da bu cezanın bir temel hakka etki ettiği bağlamlarda daha sıkı bir ölçülülük değerlendirmesi yapmakta ve daha az müdahaleci yöntemler mevcut olduğunda iptal kararı vermektedir. Somut olayda TCK md. 125/3-a ve f. 5 hükmü alelade bir ceza normu değildir, Anayasa’daki ifade özgürlüğü hakkı üzerinde etki doğurmaktadır. Bu bakımdan yasama organının suç ve ceza politikasına ilişkin marjının daraldığı bir alan söz konusudur. Bu alanda Anayasa’ya aykırılık iddiası ‘ciddi’ niteliktedir.
AYM’nin kamu görevlilerine dönük içtihadı ‘kamu görevlilerinin gördükleri işlev nedeniyle daha fazlaeleştiriye katlanmak durumunda oldukları ve bu kişilere yönelik eleştiri sınırlarının çok daha geniş olduğu’ yönündedir. Bu içtihat karşısında kamu görevlilerine dönük sert eleştirinin (politik ve kamusal davalarda hakaretin sınırları çoğu kez gridir) daha ağır cezatehdidi altında bırakılmasında tutarsızlık vardır. Bu tutarsızlık ve mantıki sonuç, iddianın ciddiliği için dikkate değerdir.”
Yorumlar kapalı.