Malezya’da Türkiye-Malezya Stratejik İşbirliği Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze’yle ilgili açıklamalarına tepki gösterdi. Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray’da yaptığı görüşmenin ardından ABD’nin Gazze’yi devralacağını ve Gazze’de yaşayan Filistinlilerin ‘geçici olarak’ Mısır ve Ürdün gibi başka ülkelere gönderilmesi gerektiğini söylemiş ve bu açıklaması büyük tepki çekmişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Malezya’da yaptığı konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Türkiye Malezya halklarının ilişkilerindeki kökler 16. yüzyıla kadar uzanıyor. Diplomatik ilişkilerimizin tesisinin 66. yıl dönümünü idrak ettik. Bu ilişkilerin gelecekte de güçlü şekilde sürmesini temenni ediyorum. Ziyaretimizi önemli değişimlerin yaşandığı dönemde gerçekleştiriyoruz. Dünyamız yeni bir paylaşım kavgasına sürükleniyor. Küresel ölçekte sosyal, ekonomik kırılmaları da beraberinde getiriyor. Rekabetin daha yıkıcı hale geldiğini, korumacı tek taraflı yaklaşımların rutinleştiğini görüyoruz. Küresel sistem banileri ikinci dünya savaşının galipleridir. Ekonomi, finans gibi birçok alanda oyun kuralı belirleyenler de aynı ülkeler. Yer altı ve yer üstü kaynaklarının önemli kısmı bu ülkelerinin siyasi ekonomik askeri gücü için kullanılmıştır.
60’larda başlayan bağımsızlık hareketlerinin askeri darbelerle kesilmesi tesadüf müdür? Liderlerin al aşağı edilmesini masum görebilir miyiz? Kuzey Amerika’da doğan çocuğun Afrika’daki 70 çocuktan daha fazla imkana sahip olmasını normal karşılayabilir miyiz? Haklıyı, mazlumu, zayıfı değil güçlüyü, zorbayı, seçkini koruyan yapının aynı şekilde devam etmesi doğru ve mümkün değil.
Adaletin olmadığı, vahşi çıkarlar için rafa kaldırıldığı yerde huzur, barış kalkınma olmaz. Bu elbise dünyamıza artık çok dar geliyor. Bunun işaretlerini geniş yelpazede görüyoruz. Haklı olanın güçlü değil gücü elinde bulunduranın haklı çıktığı bu adaletsiz düzene itirazımızı her zemininde açıkça dile getiriyoruz. Dünya nüfusunun dörtte birinin yok sayıldığı yapının adalet dağıtması beklenemez. Ekonomiden diplomasiye, ticaretten güvenliğe, sorun çözümü için yeni bir küresel düzene ihtiyaç var. Adil, paylaşımcı, güven esasına dayalı sistemin inşası tercihten öte zorunluluktur.
Çatışmaların değil barışın, şiddetin değil huzurun egemen olduğu dünyanın inşa edilebilir olmasına bizim inanmamız gerekiyor. Mevcut sistemden çıkar sağlayan imtiyazlılar kulübü istemese de uluslararası sistem bakımından daha adil bir dünya mümkündür. Gerçek manada değişim için kendi maruz kaldığımız adaletsizliklere itiraz etmemiz yetmez. Başkalarının yaşadığı haksızlığa da gönlümüzü açma cesaretini göstermeliyiz. Altta kalanın canının çıktığı yerde yalnızca keder, gözyaşı ve acı olur. Biz böyle bir bakış açısı ile hareket ediyoruz. Üzerimizdeki sorumluluğun farkındayız ve bunu hakkı ile yapmak için gayret ediyoruz.