TİP Genel Başkanı Erkan Baş, bugün TBMM’de gündeme ilişkin basın toplantısı düzenledi. Baş , konuşmasına 52. ölüm yıl dönümleri nedeniyle Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını anarak başladı.
“Türkiye’de bugün adalet katledilmektedir” diyen Baş, Can Atalay’ın milletvekili seçilmesinin 1. yıl dönümünün yaklaştığını anımsatarak”Seçimin 1. yılı olan 14 Mayıs ile Gezi’nin yıl dönümü olan 31 Mayıs arasında Türkiye’nin dört bir yanında tüm siyasi partilerle, tüm sendikalarla, meslek odalarıyla ve demokratik kitle örgütleriyle birlikte adalet mücadele yükseltme çağrısı yapıyoruz. Gezi tutsaklarının serbest bırakılması, Gezi’de kaybettiğimiz kardeşlerimizin, evlatlarımızın hesabının sorulması için adalet mücadelesini büyütmeye çağırıyoruz” dedi.
Ülkede kimsenin kendisini yalnız hissetmeyeceği toplumsal dayanışmayı kurmak için mücadele çağrısı yapan Baş, “Meydanda 1 Mayıs’ı kutlamak isteyen işçilere yargı tıkır tıkır işliyor ama oğlunu yurt dışına kaçıran Eylem Tok için, trafikte motokuryeyi katledip kaçan Sudan Cumhurbaşkanı’nın oğlu için, bütün Türkiye’nin Ankara’nın göbeğinde planlı biçimde işlenen siyasi cinayet olduğundan hiç şüphe etmediği Sinan Ateş cinayetinin arkasındakileri aydınlatmak için bu yargı işlemiyor. Ülkeyi de kendileri gibi rezil etmelerine artık yeter demek için birlikte bir mücadele çağrısı yapıyoruz” diye konuştu.
Baş, şöyle devam etti:
“Biz siyasette hem mücadelenin hem müzakerenin bir yeri olduğunu kuşkusuz kabul ediyoruz. Ancak iktidarın tümüyle haksız olduğu, tümüyle hukuksuz uygulamaları birer pazarlık konusu olarak kamuoyunun önüne çıkartılmaya çalışılıyorsa, üstelik insanların bundan mutlu olması gerektiği anlatılıyorsa buna dair de söyleyecek bir çift sözümüzün olması gerekiyor. Televizyonlarda dört bir yandan yumuşama, normalleşme söylemleri geliştirilirken ben Çağlayan Adliyesi’nde 1 Mayıs günü evleri basılarak gözaltına alınan arkadaşların hakim karşısına çıktıkları sırada yanlarındaydım. Devletin gözetiminde açık şiddete, kaba dayağa, işkenceye maruz kaldılar. Bu tablo karşısında bu normalleşmeyi, bu yumuşamayı sorgulamak, sorgulatmak bizim sadece görevimiz değil aynı zamanda sorumluluğumuzdur diye düşünüyorum. AKP iktidarının 1 Mayıs’ı keyfi biçimde yasaklama girişimidir suç olan.
Siyasette elbette ki mücadele kadar müzakere de meşrudur. Ancak zaten hakkımız olanı almak için, zaten olması gerekenin yapılabilmesi için hiç kimseye teslim olmayacağımızı, hiç kimseden özür dilemeyeceğimizi, hiç kimsenin karşısında geri adım atmayacağımızı da bütün kamuoyunun bilmesini isterim. Biz bu iktidarı tanıyoruz. Yerel seçim hezimetinden çıkışın bir yolu olarak karşılarında direnen milyonlarca insana da zaten yapmaları gerekeni yapacakları için geri adım attırmaya çalışmalarını kabul etmiyoruz.
Yorumlar kapalı.