“Kılavuz” isimli internet sitesinden yapılan açıklamada “Türkiye İşçi Partisi’ni yöneten grup, devrimcilerin eleştirilerini kapsayıcı ve çözüm odaklı bir yaklaşımla ele almayı reddetmiştir. TİP’in ulaştığı kitleyi siyasal mücadelede etkili devrimcilere dönüştürmek yerine, dar bir kliğin yönettiği ve üyelerin yalnızca ‘iş yapacak kafa sayısı’ olarak nesneleştirildiği bir örgütlenme ve siyaset yapısı tercih edilmiş ve bu tüm partiye dayatılmıştır” denildi.
Kılavuz isimli sitede yayımlanan istifa metninde, partiye yönelik eleştiriler özetle şöyle iletildi:
“Siyasette emekçilerin temsil edilmediği ve düzen muhalefetinin toplumda iktidara karşı biriken öfkeyi yansıtamadığı koşullarda 2018 yılında Kürt siyasi hareketiyle yapılan başarılı bir ittifak sonucu Meclis’te siyaset yapma olanağı kazanan TİP, meclis performansı ve elde ettiği yeni propaganda kanallarıyla ciddi bir politik etki yaratmış, çok sayıda yeni üye ve taraftar kazanmıştır. Ancak, bu olumlu ve etkili başlangıca rağmen, 2018’den beri biriktirilen güç ve kazanılan üye toplamı korunamamıştır. Parti önderliğini üstlenen kadrolar, işçi sınıfı ve yoksul kesimler arasında kalıcı ve devrimci bir örgütlenmeye yönelmek yerine seçimleri ve parlamenter siyaseti öncelikli hâle getirmiş, TİP’in politik söylem ve eylemini düzen içi reformist siyaset pratiklerine başvurarak kurmayı tercih etmişlerdir. Kitleselleşme ve büyüme hamlesinin niteliği, temas edilen kitlelerin ve kazanılan üyelerin hangi araçlar kullanılarak siyasallaşacağı, ihtiyaç duyulan örgütsel dönüşümün nasıl gerçekleşeceği gibi tartışmalar, suni bir şekilde “içe kapanma/dışa açılma” ikilemine sıkıştırılarak engellenmiştir. Dolayısıyla, eksikler ve yanlışlar basit hatalar olarak değil, parti önderliğinin bilinçli tercihlerinin sonuçları olarak ortaya çıkmıştır.
Parti üyelerinin ciddi emeğiyle elde edilen büyüme, siyasal-teorik üretimin ve ideolojik mücadelenin ihmal edildiği, kolektif politik aklın üretilip yaygınlaştırılmadığı, örgüt içi işleyişin katılımcı biçimde uygulanmadığı koşullarda yine çok kısa sürede kaybedilmiştir. Aynı süreçte, örgütsel ve siyasal sorunlara karşı yapıcı eleştirel tutum takınan parti üye ve yöneticileri, parti merkezinde bir statüko oluşturan yöneticiler tarafından tasfiye edilmeye çalışılmıştır. “Hizip”, “dar örgütçülük”, “partiyi anlamamak” gibi çeşitli yaftalar kullanılarak bir baskı ortamı yaratılmış ve tüm parti üyeleri için tartışma süreçlerinin önü tıkanarak eleştiri-özeleştiri mekanizmaları da büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştır. İdeolojik/siyasal üretimin kolektif olmasına ve sürekliliğini sağlamaya dönük çabaların engellenmesinin yanı sıra bu faaliyetlerin dar bir alana sıkıştırılması, kimi yöneticilerin ve üyelerin “parti elitleri”ne dönüşmesine de yol açmıştır.
Başarısız olduğu birçok örnekte kanıtlanmış olmasına rağmen partinin tartışılamaz sahipleri gibi hareket eden yöneticilerin TİP’e dayattıkları anlayış, sadece birkaç kişinin herhangi bir öneriyi, uyarıyı, eleştiriyi dikkate almadan partinin tümünü belirleyen kararları verdiği bir örgütsel statüko yaratmıştır. Bu statükoyu koruyan yöneticiler; belirlenmiş isim listelerini delegelerin önüne koyarak partinin yetkili kurullarını seçtiren, parti merkezine gönderilen yüzlerce örgütsel-politik raporu adeta bir kara deliğe hapseden, parti yöneticileri hakkındaki eleştirileri ve raporları örgüt komiteleri ve disiplin kurulları marifetiyle kapatan, parti tüzüğünü “parti çok büyüdü” gibi çeşitli bahanelerle işlevsiz kılarak kararların ve yöneticilerin denetlenemediği bir zemin oluşturan, üyelerin fikirlerini partinin tümüne ulaştırmalarını sağlayacak kanalları tıkayarak siyasi tartışmaları tekil üyelerle üst kurullar arasına sıkıştıran bir yöntemi partililere dayatmıştır.
Sosyalist devrimci mücadelede insanların “komünist kadro” niteliği kazanmasını sağlayacak adımlar, parti merkezi tarafından “kitlesel parti öyle olmaz” bahaneleriyle bilinçli olarak hayata geçirilmemiştir. TİP’in sayısal büyümesinin kadro sorununu çözeceği tezi ileri sürülmüş, “önce büyüyelim sonra kadrolaşırız” anlayışı kadro-kitle diyalektiğinden uzaklaşılmasına ve kitleselleşen parti içinde kadro yetiştirme hedefinin ikincil hâle gelmesine yol açmıştır. Bu tercih, TİP’e üyelik başvurusu yapan binlerce kişinin sosyalist dünya görüşü ve devrimci örgüt kültürü edinmesini engellemiş; kariyerist eğilimler, bireysel performanslar, küçük burjuva elitizmi ve sağ siyasal sapmalar parti içinde vücut bulmuştur. TİP’e katılan genç üyeler partinin ve sosyalist mücadelenin geleceğine öncülük yapacak Marksist-Leninist devrimci kadrolar hâline getirilememiş, partinin günlük işleriyle tüm enerjisi tüketilen üyelere dönüşmüştür. Bununla birlikte, üyelerin partiye aidiyet ve sorumluluk duygusu azalmış, yoldaşlık ilişkileri ve parti içi seçim süreçleri güvenilmez hâle gelmiş ve parti, kuralsızlık silsilesine mahkûm edilerek çok sayıda devrimci kadro partinin dışına düşürülmüştür.
Farklı ideolojik koşullanmaları ve örgütsel tecrübeleriyle TİP’e katılan ve politik motivasyonunu çoğunlukla AKP karşıtlığından alan üyeler, ideolojik ve siyasal başlıklarda tutarlı bir sınıf, demokrasi ve toplumsal cinsiyet perspektifine sahip olmadan partiye katılmışlardır ve bu durum siyasetin doğasına uygun kabul edilebilir. Parti merkezi, bu üyeleri sosyalist ideoloji ve devrimci örgüt kültüründe birleştirmeyi öncelik hâline getirmemiş; bu tercihin bir sonucu olarak binlerce insanın ilk üye olurken taşıdığı dinamizmi de tüketmiştir. TİP programına, örgütsel kültürüne, siyasal söylemine yabancı olan üyeler, sosyalist ideolojinin ve devrimci bir politik hattın takipçisi hâline getirilememiş; parti, birçok örnekte sosyalist ideolojiye ve kültüre dışsal sayılabilecek bir politik etkinin altında kalmıştır. İdeolojik ve örgütsel bilinç kazandırılamayan üyeler, örgüt içi işleyişte diğer üyelerle de ciddi örgütsel sorunlar ve politik ayrışmalar yaşadıkları gibi anlık kararlarla ve basit işlemlerle parti üyeliklerini sonlandırabilmişlerdir.
İmzacılar şöyle:
Yorumlar kapalı.