Ankara’nın Gökler köyünde yaşayan yurttaşlar semtlerinde bulunan kara dut ağacının 2 bin senelik olduğuna inanıyor. Senelerce meyvelerle kendilerini rehabilitasyon ettiklerini ifade eden köylüler, ağaçla alakalı efsanelerin olduğunu anlattı.
Ankara’nın domates ve dut meyvesiyle meşhur olan ilçesi Ayaş, suratlarca senelik abide ağaca konut sahipliği yapıyor. Gökler köyünde bulunan devasa büyüklükteki dut ağacının 2 bin senelik olduğunu düşünen köylüler dut ağacının meyvelerinin şifalı olduğuna inanıyor. Görüntüsüyle sanki bir ahtapotu hatırlayan kara dut ağacı abide ağaç olarak patentlendi.
Hazine arazisi üzerinde bulunan dut ağacı ulus arasında efsanelere de mevzu olmuş. Kimi ağaçtan düşenin eşek olduğuna, kimi de koparılan her dalın dut ağacı tarafından geri alınacağına inanıyor. Yüzyıllar boyu meyvesiyle köylülerin kendini rehabilitasyon ettiği dut ağacının zaman zaman definecilerin de maksadı olduğu bilindi. Kökleri tarihe ışık yakalayan yüzyıllık dut ağacı, senelere alan okuyan varlığıyla Gökler köyünün sembollerinden biri.
23 yıldır Gökler köyünün muhtarı olan Muhterem Özdemir, “Köyümüz Ankara’ya 54 km uzaklıkta. Bu ağaç çocukluğumdan bu yana bende duygular uyandırır. Dut ağacımızla alakalı analiz yaptırdım. Dut ağacımızın 2 bin senelik olduğunu patentlediler. Buradaki ahtapota benzeyen ağaçların ayrı kökleri olduğu sanılıyor ama bu ağaç tek kök bir ağaç. Bu ağaçtan dut toplamak için gelen yurttaşlar var. Onlardan isteğimiz ağaca hasar vermemeleri. Bu dut ağacı meyvesi şifadır. Ağız yaralarına iyi kazanç. Kışın pekmezini şurubunu yaparlar. Kışın bir kadeh içinde sanki vitamin depolamış gibi oluruz” dedi.
Kara dut ağacının hazine arazisi üzerinde bulunduğunu kaydolan Özdemir, yetkililere ağacın etrafının tertip edilmesi ve bakımın yapılması için çağrıda bulundu. Yurttaşların dut toplarken ağaca hasar vermemesi gerektiğini belirten Özdemir, “Bunu ticari emelli yapsınlar istemiyoruz. Buradan 15 kilogram toplayıp kendi ticarethanelerinde kullananlar oluyor. Herkes yararlansın istiyoruz. 2 bin senelik olduğunu dinleyince çok iftihar duydum. Buraya kadın bir öğretmen getirmiş dut ağacı yanında namaz kılmış. Burada kadının namaz kıldığını görenler burada define aramışlar. Ağaca hasar vermişler. Biz de tekerrür doldurduk ağacın altını kurtardık. Bu bir eser. İnsan eforunu bile kullansa öyle bir ağaç yetiştiremez. Buna sahip çıkmamız gerekli. Gökler Köyü muhtarlığı olarak bakımını yaparız. 2 bin sene daha gider belki bu ağaç” dedi.
Çocukluğunun ağacın gölgesinde geçtiğini belirten Hatip Hüseyin Özata ise “7 yaşımdan sonra benim yaşamım hep burada geçti. Babam burada hayvancılık yapardı. Onun yanına gidip kazançken burada yetiştik. Mektep tatil olduğunda buraya kazançtık. Bu ağaç ben 7 yaşındayken de böyleydi. Heybeti ile her şeyi ile benzerdi. Azıcık korunsaydı daha düzgün olabilirdi. Küçükbaş hayvancılık olduğu için burada hayvanlar yiyor dallarını, hasar veriyor” diye konuştu.
Özata, “Ben çocuklarıma anlattım şimdi de torunlarımıza anlatıyoruz. Şimdiki çocuklar uslu. Dut ağacının heybetini görünce soruyorlar. Bu ağacın heybetine vaziyetine göre yaşı tanımlanıyor. Ben 63 yaşındayım. Dutun şifalı olduğu söylenir. Ben üşüttüğümde bu duttan hemen yerdim. Ateşi düşürür, uçuk ağız yaraları hep kaybolur. Senelerdir şifalandık, şimdi de çocuklarımız çocuklarına yapıyor. Şehirde yaşıyorlar ama gelip alırlar. Böyle ağaç nasıl yetiştirilecek. Tarihi ağaç korunma altına alınmalı. Uyuyan her kola 100 sene derler.” ifadelerini kullandı.
İHA
Yorumlar kapalı.